Çağrı Bahadır Ortak noktamızın kalmadığı bir ülkede, maskelerin ardına saklanmadan
yaşamak mümkün mü?
Bu kitap; Mucur’da başlayan bir hayatın, Anadolu’daki bir rock
festivalinden adliye koridorlarına; idealist bir gencin o en temiz isyanından,
siyasetin kirli dehlizlerindeki hayal kırıklığına uzanan,
kanlı canlı bir yolculuğun manifestosudur.
Milliyetçilik naralarının, sahte Amerikan Rüyası’nın, liyakatsizliğin
ve riyakarlığın çürüttüğü bir toplumun röntgenini çekerken; müzikte,
dostlukta, onurlu bir inançta ve doğanın o dürüst sessizliğinde
bir sığınak arıyor.
Bir teselli ya da bir kurtuluş reçetesi sunmuyor. Tam tersine, en rahatsız
edici soruları soruyor ve okuru, kendi enkazıyla, kendi yalanlarıyla
ve en önemlisi, o aynadaki yalancıyla yüzleşmeye zorluyor.
“Tekrar güç toplamak için, ben şimdi bir süreliğine bu dünyaya ruhsuz
gezen bir vücut bırakıyorum. Bu bir yenilgi değil, kıs uykusuna
yatan bir ayının, baharda daha güçlü uyanmak için yaptığı stratejik
bir geri çekilmedir.
Sadece gelecekle bir randevum var.”
Bu kitap, o randevuya kadar biriktirilmiş bir öfke, bir umut ve onurlu
bir bekleyiştir.

